Her hastaya D vitamini
Her hastaya D vitamini öneren doktor: Buyurun işte “O” tam da benim!
Sadece hastalara değil, konu komşuya, hasta yakınlarına, aileye, birçok çalışma arkadaşıma da öneriyor ve kendim de kullanıyorum. Neden mi ? İşte öz savunmam:
En büyük sorun yaşam şartlarımız değiştiği için D vitamini üretemiyor ve yeterince alamıyor olmamız.
İnsanoğlunun gelişiminden başlayalım; avcı toplayıcı olarak başlamışız bu yolculuğa ( en büyük sorun da fizyolojimiz, biyokimyamız da hala o çağlarda kalmış, “gelişen” hayat şartlarına uyum sağlayamamış). Çiğ sebze, mantar ve ot toplayıp yiyoruz, meyveler ekşi orman meyvesi, artık nerdeyse sadece internette bulabildiğimiz yaban mersini, böğürtlen gibi “yabani” meyveler (yaklaşık %5-10 D vitaminimizi aldık). Bütün gün çıplak dışarıdayız (%80 D vitaminimizi yaptık), arada da avlanıyoruz; sadece güneşte dolaşan hayvanlar ile besleniyoruz ( bunlarda da D vitamini dolu: %15- 20 daha ilave edelim = depolar çoktan doldu). Böyle olsa hiç sorun yok.
Gelelim bu yüzyılın başına: nüfusun yarısı çiftçi/köylü hep dışarıdalar (onlar az da olsa gene yeterli sentezi yaptı azından). Çocuklar parkta oynuyor, okula yürüyerek gidiyor, bahçede top oynuyor (sanal top değil sahici), yetişkinler de güzel elbiselerini giyip, mutlaka bir ara “çarşı pazar (AVM değil)”dolaşıyor, bir çay bahçesine gidiliyor, balkonlarda oturulup uzun uzun sohbetlerle akşam serinliği bekleniyor. Arabaların üstü açık, olmasa da penceresi mutlaka açık (en azından şu hala inatla savunulan meşhur “ normal erişkinlerde günlük alınması gerekli doz = 400 I.Ünite” yetti sanki). Bundan 30 yıl önce D vit seviyelerinin önemi bu kadar bilinmiyordu ama klinik olarak bu kadar “ağrılı, depresif” hastalarla da karşılaşmıyorduk.
Gelelim günümüze, kendime: Özetle Jetgiller gibiyim! Ev klimalı, iş yeri klimalı, araba klimalı (24 saat cam arkasındayım, D vit %0), ben pantolonlu (bazen=yılda 3-5 kere kendimi etek/elbise giyip arabadan eve güneşli taraftan yürümeye, bazen de arabada pencereyi açıp kolumu dışarı çıkarmaya zorluyorum!) , denize girmek yerine “temiz” kapalı havuzlarda yüzüyorum. Hasta bakmak=ekrana bakmak, telefon ve televizyonu da sayarsak günde 10 saatten fazla doğal olmayan ışıkla baş başayım. Değil güneşi , gün ışığını bile unutmuş durumdayım. Bu sanırım “elimden, o da olmasa kelimden yeteri kadar güneş görüyorum” diye iddia eden hastalardan daha kötü, ama aylarca “mikrop kapmasın” diye (!) hiç sokağa çıkartılmayan bebeklerden biraz daha iyi bir durum. Benim ya da benzer şekilde yaşayanların D vit düzeyinin yeterli olması mümkün mü?
Başka hangi nedenler yatıyor bu yetersiz D vit değerlerinin altında? Kullandığımız ilaçlar, hava kirliliği , elektromanyetik alanlar ve diğer çevresel faktörler, yeme alışkanlıklarımız ( paketli gıdalar) D vitamini daha da azaltan sebepler.
Peki D vitamini eksikliği nelere yol açar?
- Hastalık ve enfeksiyonlar a yatkınlık
- Yorgunluk, halsizlik
- Kemik ve sırt ağrıları
- Depresyon
- Yara iyileşmesinin yavaşlaması
- Kemik erimesi
- Saç kaybı ( kadınlar dahil)
- Kas ağrıları en sık görünen yakınmalardandır.
Genelde sırt ağrıları, kemik ve kas ağrıları D vitamini eksik kişileri benim gibi FTR uzmanlarına getiren en önemli sebeplerden. Ben de son yıllara kadar bu hastalara çeşitli tanılar koyup ilgili ilaçları veriyordum. Şimdi aynı zamanda neredeyse tüm hastalarımı D vitamini koruması altına alıyorum.
Örneğin Ağrısı olanları ve bu nedenle yaşam kalitesi bozulan ve uykusuzluk çekenlere ameliyat olmuşlar dahil tüm fıtıklara , her türlü kırık, burkulma, incinme özellikle omuzun zedelenmelerinde, ana tedavi olarak, inme, Parkinson, polinöropati, karpal tünel sendromu gibi diğer bazı hastalıklarda da mutlaka D vitamini desteği kullanıyorum.
Kemik kaybı varsa D vitamini olmazsa olmaz, bu durumda takviye vermemenin artık etik dışı olduğundan söz ediliyor.
D vitamini iyileştiriyor!
D vitaminimizi normale getirmekle bir çok hastalık daha iyiye gidiyor, bununla ilgili ufak bir liste sunuyorum (bu hastalıkların hepsi ayrı ayrı yeni bir yazıyı konusu olmayı hakediyor, daha sonra başka yazılar da olacak, lütfen Fonksiyonel Tıp Akademisi makalelerini takip etmeye devam edin)
- Hipertansiyon, koroner hastalıklardan ölüm, Kalp Damar Hastalıkları, kalp krizinde daha çabuk toparlanma
- Çocuklarda: Raşitizm, kısalık, İnsuline bağlı diabet, Konjestif kalp yetmezliği, Orta kUlak iltihabı, Otizm, dikkat eksikliği hastalığı (ADHD), büyüme ağrıları, yağlı karaciğer, kızlarda idrar yolları iltihaplanmaları
- Grip, Hepatit-C, İdrar Yolları enfeksiyonu, solunum cihazı ile ilgili pnömoni, Sepsis,
- Düşmeler, kalça kırıkları, travmaya bağlı ölümler,
- Meme Kanseri, Prostat kanseri, ve diğer kanserler
- Menstrual ağrı, gebelik ve sezeryan riskleri, Gebelik Şekeri (gestasyonel Diabet), Düşük Doğum Ağırlığı, Anne sütünde Vitamin D düzeylerinin düzelmesi, Erken doğum, preeklampsi, , Vajinozis (vajina enfeksiyonları), doğum sonrası depresyon
- Kronik böbrek yetmezliği, hemodiyaliz
- Kistik Fibroz, Tüberküloz, Solunum yolları enfeksiyonları, Astım, KOAH,
- Orak hücre hastalığı, Kan kanserleri,
- Ginjivit ( diş eti iltihabı),
- Yaşlılarda kas kuvvetsizliğinde, antibiyotik alımında azaltma,
- Depresyon,
- Kronik ürtiker, siğil, zona, Egzama
- TipI (insüline bağlı) diyabet, Kolesterol seviyeleri, kilo verme, Prediyabet ( sınırda şeker hastalığı), Metabolik sendrom, Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması, bel çevresinde genişleme
- Huzursuz bacak sendromu
- Kron hastalığı, IBS ( iritable barsak sendromu),
- Küme tipi başağrısı, Vertigo
- ALS, demans ( bunama)
- Saman nezlesi, Ev tozu /akar allerjisi,
- Yaşam Kalitesi, yoğun bakım ünitelerinde daha çabuk iyileşme, yorgunluk, uyku bozukluğu,
Özetle D vitaminimiz dolayısıyla hem kişisel sağlık, hem toplumun hem de kadın ve çocukların sağlığı “gelişen” yaşam koşullarımız nedeniyle tüm dünyada ciddi risk altında, D vitaminimizi düzeltmek, yaşam koşullarımızı tamamıyla düzeltmek imkânsız olduğu için, az-çok destek kullanmak zorundayız.
Peki nasıl kullanalım?
Önce lütfen doktorunuza danışınız!
Yeni birçok yayın aksini savunsa da vitamin fazlası konusunda hala tartışmalar sürmekte, bu yüzden hekim kontrolü, şart, kendi başımıza hele yüksek doz ( ampulü kırdım içtim diyenler bu lafım özellikle size!) kullanmak önerilmez.
Ne sıklıkta kullanılmalı;
Lütfen doktorunuza danışınız!
Günlük, haftalık aylık – Çalışmalar ve tartışmalar sürüyor. Benim önerim; doğala yakın günlük kullanım, haftalık da olabilir.
Yanında ne kullanmalı?
Lütfen gene önce doktorunuza danışınız!
Yağda çözünen diğer vitaminler: K2, A, E, ayrıca magnezyum, kalsiyum, çinko vd gene doktorunuzun önereceği şekilde desteklenmeli.
Tedavi dozları, süreleri ve normal kişilerde alınması gerekli destek miktarı da doktor tarafından, yaş, ten rengi, kilo, D vit desteğinin esas ne için verileceği ( kemik sağlığı, romatolojk hastalık, enfeksiyon, ağrı, yaralanma vb) ayrıca eşlik eden hastalıklar ve kullanılan diğer ilaçlara göre, gerekirse de kan seviyeleri ölçülerek hesaplanmalıdır.
Vitamin D düzeylerini yükseltenlere iki güzel haber daha var: Bu kişiler hem doktora daha az gidiyorlar, hem de daha uzun yaşıyorlar. Peki D vitamini, gerçekten bazı makalelerde iddia edildiği gibi “The Death D-fying ( Ölüme meydan okuyan) vitamin” mi? Bunu sanırım zaman gösterecek. O zamana kadar ben elimden geldiğince herkesi D vitamini koruması altında tutmaya devam edeceğim.
Fonksiyonel Tıp ile tanıştırıp bu yolu hepimize açan (Kendisine bir kez daha sevgi ve saygı dolu şükranlarımı sunuyorum) sevgili dostum Dr. Mustafa Atasoy’un D vitamini konusunda yıllar önce bizlere dediği gibi “Bu tartışma bitmiştir arkadaşlar”.
Öz savunmam budur
Yazar: Doç.Dr. Çiğdem ARI
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon / Edremit / BALIKESİR